13 Ocak 2018 Cumartesi

Olimpos ve Asgard - Bölüm 2







Altın kubbenin altında elinde kılıcıyla duruyor, gözleriyle bütün Yggdrasil'i izliyordu. "Hoşgeldin Freyja." dedi arkasına dönmeden.

"Diyarlar güvende mi?" diye sordu Freyja, elleriyle bağdaş kurmuştu.

Heimdall bu sorudan sonra arkasına döndü. "Canını sıkan nedir?"

"Nerede o Heimdall? Lütfen söyle."

"Bütün diyarları izledim Freyja ama benim görüşümün de bir sınırı var. Herkesin Babası senin sorunu daha iyi cevaplandıracaktır."
"Sormadım mı sanıyorsun? Odin'de bir gariplik var, ne zaman Odr'dan bahsetsem daha fazla konuşmak istemediğini belirtip gidiyor."
"Herkesin Babası'nın bildiği bir şey vardır. Odr iyi bir savaşçı, daha da önemlisi çok iyi bir gezgin. Elbet geri gelecektir. Canını sıkman beyhude."
"Bilmiyorum. Bu sefer bir şeyler farklı gibi... Anlamlandıramıyorum."

Heimdall cevap vermedi, önüne dönüp evreni izlemeye devam etti. Birden hareketlendi bulundukları yerin ortasındaki çıkıntıya kılıcını sokup çevirdi. Bütün renkler canlandı, Bifröst açıldı ve Thor geldi. Peşinden de Tyr ve Hermod...

"Evinize hoşgeldiniz." dedi Heimdall.
"Hoşbulduk değerli dostum," dedi Thor ve Heimdall'a sarıldı, "size de merhabalar Leydi Freyja." Freyja'ya da selam durdu.
"Jotunheim seferi nasıldı?" dedi tanrıça.
"Asgard'ın üç cesur savaşçısının katıldığı sefer nasıl olabilirse öyleydi." diye cevapladı ve hepsi güldüler.
"O zaman Büyük Salon'a geçip kahramanlarımız için düzenlenecek şölene katılalım."
"Hiç söylemeyeceksin sandım," dedi Hermod, "karnım kazınıyor."
"Sen hep açsın." dedi Tyr. Sağ elinin yerinde yukarı bakan bir okun işlendiği kalkan yer alıyordu.

"Sen de hep ciddisin. Ragnarok'un alametlerinden birisi Tyr'in gülüşü müydü Heimdall?"

Birden herkes ürperdi. "Tamam tamam, ondan bahsetmiyorduk." dedi Hermod hatasını anlamış bir şekilde ve şölene gitmek üzere yola koyuldular. Onlar geldiğinde her şey hazırlanmıştı. Bal şarabı ve etler tok birisinin bile bir anda acıkmasına neden olurdu. Kahramanlıklarını anlatan türküler söyleniyordu. Leydi Sif bir masanın ucunda Thor'un yolunu gözlüyordu, geldiğini görünce ona doğru koştu.


"Kudretli Thor! Sonunda döndün, seni çok özledim."
"Tabiki de döneceğim, hangi diyar Mjölnir'ime meydan okuyabilir?" dedi alaycı bir şekilde.

"Herkesin Babası'na selam durun!"

Birden bütün salon ciddileşti ve ayağa kalktı. Odin yavaşça tahtına doğru yürürken herkes reverans yapıyordu. Tahtına oturduğu zaman Leydi Frigg de hemen yanında durdu. Odin eline bir kadeh bal şarabı aldı ve konuşmaya başladı:

"Asgard'ın yüce tanrıları, evlatlarım, bir kez daha diyarlara huzuru getirdi. Kahramanlıklarınız bütün diyarlara yayılsın ve ibret alınsın, Valhalla gurur duyuyor. Asgard'a!"

Bütün salon gelen emri dinleyip "Asgard'a" diye bağırdı ve şaraplarını yudumladı.

---------------------------

Bragi'nin çaldığı şarkı şölenin bitmek üzere olduğunu gösteriyordu. Çok geçmeden kahramanlar için yazdığı şiiri de okudu ve şöleni bitirdi. Odin Valaskialf'e gitmek üzere salonu terk ederken Freyja onu durdurdu. Odin şaşkınlıkla kafasını ona doğru çevirdi.

"Bağışla beni Yüce Odin. Ancak merak içerisindeyim. Neden merakımı gidermiyorsunuz, neden bana cevap vermiyorsunuz?"
"Kendine edindiğin dertler gereksiz ve içi boş kuruntulardan oluşuyor sadece Leydi Freyja. Yolunu gözlediğin tanrı, kendisine yakışır kahramanlıklar elde etmeye devam ediyor ve tam anlamıyla büyük bir güven içinde yapıyor bunları."
"Ama nerede? Hiç olmazsa yerini bileyim."
"Geldiği zaman anlatacağı hikayelerin tadını kaçırmak istemem. Sizden bugüne kadar hiçbir şey saklamadım."
"Ben öyle demek..."
Odin elini kaldırdı, "Kendinizi sıkıntıya sokmanız gereksiz."
"Size inanıyorum Herkesin Babası." dedi Freyja ve reverans yaptıktan sonra Odin'in yolundan çekildi.

Odin giderken elleriyle bağdaş kurarak arkasından izledi.

----------------------------

Bir kartal Asgard'ın üstünde uçuyor ve yıldırımlar yağdırıyordu. Heimdall ellerini uzatıp yardım istiyordu ancak o sadece seyirciydi, müdahale edemiyor, konuşamıyordu ama yıkımı yüreğinde hissediyordu.

Parlak kırmızı bir fonda siyah bir silüet gördü.

"Ölümümün hesabını vereceksin."

Thor görkemli Mjölnir'ini savuruyordu. Tanrıların ve insanların en güçlüsünün yorulduğunu görmek yüreğine daha büyük bir korku saldı. Asgard'ın sular altında kaldığını gördü. Üç başlı bir köpek yeri sarsarak koşuyordu.

Saçlarından çiçekler saçan tanrıça, hiçbir şey olmamış gibi, yürüyordu.

Jörmungard, sırtında babasını taşıyarak Asgard'ı turluyordu.

Şeytani bir kahkaha beyinlere giriyor, kalpleri titretiyordu.

Şimşekler yağdıran kartal döndü ve Hlidskialf'e kondu, gözleri beyazdı.

Valkyrie'ler savaşmaya devam ediyordu.

Kendi ellerinden kanlar döküldüğünü gördü.

"Bizi lanetledin."

Şeytani kahkaha gökyüzünde hakimiyetini sürdürüyordu.

Büyük bir gök gürültüsü koptu, yıldırımlar düştü ve diğerlerinin çığlıkları eşliğinde savruldu.

Gözlerini açtı. Önce hareketsiz bir şekilde sadece tavanı izledi, sonra bir iki kez gözlerini kırpıp hiçbir şey olmamış gibi yatağından çıktı. Elindeki hançeri sımsıkı tuttuğunu kendine geldiğinde fark etti.

-V.Ş.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder