29 Ocak 2018 Pazartesi

Olimpos ve Asgard - Bölüm 4







İkisi de şimdi aynı büyük kayanın üstüne oturmuş, şehri izliyorlardı. Uzun bir süre konuşmadılar. Karşılarındaki görsel şölen onların yerine yeterince konuşuyordu, ama Prometheus'un canı sıkkındı. Kardeşini ilk gördüğü andaki mutluluğu çabuk gitmiş, yerini endişeye ve üzüntüye bırakmıştı. Bir takım cevaplara ihtiyacı vardı ve bunları kardeşini üzmeden almak istiyordu.

"Sanırım, neden, diye sormak üzeresin." İlk konuşan Epimetheus oldu. "Hassas bir varlıksın sen kardeşim. Olimpos için fazla hassas."
"Neden Epimetheus?"
"Senin Prometheus, benim Epimetheus olmamın bir sebebi var. Sen Önceden Bilen'sin, ben Sonradan Öğrenen... Pişmanlıkların tanrısıyım ben kardeşim."
"Bu yeterince iyi bir sebep değil. Zeus'a güvenilmeyeceğini bilmiyor muydun? Çıkarı olmadığı sürece kimseye iyilik yapmayacağını bilmiyor muydun?"

Epimetheus bir süre konuşmadı. Başını yere eğdi, ayaklarını izledi.



"Nerede peki o?" diye sordu Prometheus.
"Kim?"
"Pandora."
"Kutu açılınca yok oldu." Bir süre durakladı. "Kötüydü... Her şey çok kötüydü. Gökyüzü karanlıktı, herkes bağırmaya, çığlık atmaya başladı. Bir daha güneşi göremeyeceğimizi sandım. Atlas'a mı bir şey oldu diye düşündüm ilk. Yanına gittiğimde hala ilk günkü gibi gökyüzünü omuzlarında tutuyordu. Olimpos, bizim yarattıklarımızı lanetledi."
"Sen..."

Prometheus durakladı, söylemek üzere olduğu şeyden vazgeçti.

"Durma söyle. Sen de aracı oldun, de. Sen olmasaydın Zeus'un planları gerçekleşmeyebilirdi, de. Her gün aynaya baktığımda aynı şeyleri kendime söylüyorum zaten."

İki tanrı daha fazla konuşmadı. Güneş batmış, yerini aya ve yıldızlara bırakmıştı.

----------------------------

"Aptalca konuşuyorsun."
"Kimin evinde olduğunu unutma sevgili yeğenim. Yeraltındasın, sözlerini dikkatli seç."

Ares Tartaros'a inmiş Hades ve Persephone'nin sarayına gelmişti. Her zamanki gibi coşkulu konuşuyordu. Konuşurken ellerini sürekli hareket ettiriyor, bir sağa bir sola yürüyüp duruyordu.

"Anlamıyorsun. Zeus'un korktuğu bir şeyler var."
"Kendimi bildim bileli Zeus bir şeylerden korkar."
"Bu seferki daha büyük bir şey. Onu uykusuz tutacak Hipnos ve Pasithea'yı çağırtacak kadar."
"Hipnos ve Pasithea mı?"
"Evet! Ben buraya gelirken Zeus onları çağırıyordu."

Hades elini sakalına götürdü, gözlerini kıstı. Bir süre sonra sağına dönüp eşine bir bakış attı.

"Eğer..." bu kelimeyi üzerine basa basa söylemişti "...bir şeyler yapmana yardım edeceksem, harekete geçmek için henüz çok erken. Biraz daha bekleyip, neler olacağını görmemiz lazım."
"Niye bekliyoruz? Saldırmanın tam zamanı. Poseidon uzaklarda, yardıma gelemez."

Hades ayağa kalktı ve misafiri gibi o da salonun içinde volta atmaya başladı. Derin bir iç çekti, ellerini beline attı ve sarayın tavanını seyre daldı.

"Bütün kardeşlerim güzelliklerle ödüllendirilirken ben bu çöplüğe mahkum edildim."
"İşte ben..."
"Kapat çeneni! Sen şımarık bir çocuktan daha fazlası değilsin. Şarapların en güzelini içiyor, gündüzleri güneşi, geceleri ayı seyrediyorsun. Yaşadıklarını benimkilerle kıyaslama cüretini sakın gösterme!"

Uzun bir sessizlik oldu.

"Kimse babandan benim ettiğimden daha çok nefret edemez. Ama ona bir şeyler yapmak için henüz çok erken. Bekleyeceğiz."


----------------------------

"Siz Yunanların sorunu ne biliyor musun? İşiniz gücünüz kadınlar. Odin aşkına doğru düzgün o kadar az savaşınız var ki."

İki Herakles karşı karşıya geçmiş muhabbet ediyorlardı. Biri zindanın içinde, diğeri dışındaydı.

"Dur dur, böyle yeterince ciddi olmuyor." Loki bir parmak şıklatmasıyla eski haline döndü. "Kusuruma bakma bir yerden sonra içinde bulunduğun görünüme alışıyorsun."

Parmaklıklara doğru yanaştı, ellerini korkuluklara dayadı. Birden Herakles karanlığın içinden çıkıp kolundan tuttu ve içeri çekti ancak Loki ortadan kayboldu.



"E hadi ama! Beni o kadar aptal mı sandın? Ben ilüzyon tanrısıyım."

"Ne istiyorsun benden?"
"Senden bir şey istediğim yok. Sen sadece araçsın ve bu karanlık zindanda yatarak oldukça iyi bir iş yapıyorsun. Aferin sana."

Herakles sinirden kudurmuş, demir parmaklıkları yumrukluyor bir yandan da küfürler savuruyordu.

"Seni paramparça edeceğim iblis! Duyuyor musun beni!" Ağzından tükürükler fışkırıyordu.

Fenrir'in yanına gitti, başını okşadı.


"Bir şeyler yapmalı Fenrir. İşler düşündüğümden yavaş ilerliyor."

Loki bir süre durakladı, sonra devam etti:

"Öyle mi diyorsun? Belki de evdekilere işaret gönderip olayı hızlandırmanın en iyi yolu budur."

Fenrir'in başını tekrar okşadı ve gitti.

----------------------------

"Neden buradayız?" diye sordu Pasithea.
"Çünkü..."
"Çünkü ben emrettim!"

Zeus birden ortaya çıktı, tanrı ve tanrıçaya hızlıca bir bakış atıp tahtına geçti.

"Yoksa artık emirlerim mi sorgulanmaya başlandı?"
"Hayır, biz öyle..."

Zeus elini kaldırarak Hipnos'un sözünü kesti. Tekrar tanrı ve tanrıçaya baktı. İlk defa görüyor gibiydi.

"Phobetor nerede?"
"İnsanoğlunun kabuslarını süslemekle meşgul." dedi Pasithea.
"Peki..." Zeus düşünceliydi "...tanrılara da kabus gördürebilir mi?"

Hipnos ve Pasithea birbirlerine baktılar. Soruya anlam verememişlerdi. Hipnos güldü.

"Biz rüya görmeyiz ki..."

Zeus sert bir bakış attı, bu bakışı gören uyku tanrısı gülmesini kesti. Zeus elini alnına koydu, düşünüyordu.

"Bir sorun mu var?" diye sordu Hipnos.
"Ne demek istiyorsun?"
"Hi-hiçbir şey. Sadece merak ettim."
"Etme! Benim size söylediğim kadarını bilmekle görevlisiniz, daha fazlası değil."
"Ha-haklısınız tanrıların tanrısı."

Tanrı ve tanrıça, Yüce Zeus'un önünde reverans yapıp ortadan yok oldular. Onlar gittikten sonra tanrıların tanrısı daha fazla dayanamadı, ayağa kalktı. Yeryüzüne indi. Gideceği yeri çok iyi biliyordu, daha önce de buralara sıkça gelmişti. Geliş amacının büyük bir çoğunluğu aşık olduğu kadınların yatağına girebilmekti... Bir evin önünde durdu, kapıyı çaldı. Kapıyı açan adam şaşkındı, Zeus'u görmeyi beklemiyordu.

"Baba."
"Oğlum, Perseus."
"Nedir seni buralara getiren?"
"Babanı içeriye davet etmeyecek misin?"

Perseus kapının önünden çekildi ve eliyle davetkar bir şekilde içeriyi gösterdi. Zeus eve girdiğinde üç erkek çocuğuyla beraber Andromeda'yı gördü. Hepsi Zeus'un karşısında saygıyla eğildi, tanrıların tanrısı gördüğü ilgiden memnun bir şekilde sandalyelerden birine oturdu. Evi, çocukları ve Andromeda'yı seyrediyordu.

"Bir sorun mu var?" sessizliği bozan Perseus oldu.
"Senden bir ricam olacak oğlum."
"Benim için bir emirdir baba."

Zeus güldü.

"Olimpos'a gelmeni istiyorum. Bir şeyler yaşanmak üzere ve sen benim yanı başımda duracaksın."

----------------------------

Sonunda onu bulmuştu. Yorgundu ancak son ve en önemli iş için yeteri kadar enerjisi vardı. Büyük ve yüce olduğunu biliyordu ancak onu gözleriyle görmek farklı bir deneyimdi. Nasıl alt edeceğini düşündü, asasını hazırladı. Bildiği bütün büyüleri kullandı.

Artık sıra Atlas'ın göz hizasına yükselip işi tamamlamaya gelmişti.

----------------------------


Güneş yeni doğuyordu, dün akşamüzeri oturdukları kayanın üstünden hiç kalkmamışlardı. Dinlenmeye çok ihtiyacı olmasına rağmen, Prometheus, hiçbir yere gitmiyor, derin düşüncelere dalmış çevresini izliyordu. Bir ara Epimetheus'un kalkıp gittiğini bile fark edemedi.

"Çok düşünüyorsun." dedi Epimetheus geri gelince.
"İnsanları izliyorum. Gökyüzünü, güneşi, hayvanları, doğayı... Ne güzel varlıklar olduğunu düşünüyorum. Bizim yüzümüzden neler çektiklerini..."
"Sen onlara bir şey yapmadın."
"Kendimden ya da senden bahsetmiyorum. Olimpos'tan, tanrılardan, tanrıçalardan, titanlardan bahsediyorum. Sırf Athena ve Ares'in sidik yarışından bile kaç insan zarar gördü Epimetheus?"
"Oldukça fazla sayıda insan. Oldukça fazla..."
"Savaş onların savaşı bile değildi. Bazen düşünüyorum, keşke evreni yarattıktan sonra her şeyi akışına bıraksaydık."
"Onlar dua etmezse güçsüz kalırız Prometheus."
"İhtiyacımız olan canlılara zarar veriyoruz." dedi Önceden Bilen. "Berbat bir ironi."

Birden yer sarsılmaya, gökyüzü kararmaya başladı. İnsanlar ve hayvanlar bağırarak kaçışıyor, tanrılar ise yaşananlara bir anlam vermeye çalışıyorlardı. Gökyüzü düşüyordu. Dünya'nın üstüne doğru düşüyor, dağları yıkıp parçalıyordu.

Zeus, Perseus'un evinden çıkıp gökyüzüne baktı. Tanrıların tanrısının dehşete düştüğü çok ender görülmüştür.


"Atlas."



V.Ş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder